Hacamat Baş Ağrısına İyi Gelir mi?
Hacamat, İslam ülkelerinde Peygamber efendimizin sünneti olduğu için çok yaygındır. Ayrıca Çin’den Almanya’ya; Malezya’dan Kanada ve Avustralya’ya kadar bütün dünyada kullanılan alternatif bir tedavi yöntemidir.
Hacamat Baş Ağrısına İyi Gelir mi?
Baş ağrısı problemlerinde modern tıbbın yanında uygulanabilecek en güzel terapi yöntemlerinden birisi olan hacamat sayesinde hastalarda büyük bir rahatlama görülmektedir. Baş ağrısına neden olan toksinlerle dolu kirli kan, hacamat terapisi ile vücuttan dışarıya çıkartılmakta ve ağrı sorununda kısa sürede iyileşme sağlanmaktadır.
Baş Ağrısı İçin Hacamat Hangi Noktalara Uygulanmalı?
Baş ağrısı ve hacamat terapisinde hastanın özellikle baş bölümü üzerinde çalışılmaktadır. Saç tepesi ve şakaklar, baş ağrılarına karşı hacamatın uygulanabileceği öncelikli bölgeler arasında gelmektedir. Başın tepe kısmının yanı sıra, ensede bulunan saç köklerinin hemen altından yapılabilecek olan hacamat ile de kronik baş ağrısı problemlerinde büyük aşamalar kaydedilmektedir.
Baş Ağrısı İçin Hacamat Nasıl Yapılır?
Baş ağrısını iyileştirebilmek amacıyla tercih edilen hacamat terapisine başlamadan önce hasta temiz bir odaya alınarak hazırlanmaktadır. Daha sonra hacamat kupaları hastanın önceden belirlenmiş olan noktalarına konularak bir müddet beklenmektedir. Derinin altındaki kirli kan, kupaların altında yeteri kadar toplandığı zaman kupalar deriden çekilmekte ve aynı bölgeye neşter eşliğinde küçük küçük kesikler atılmaktadır. Daha sonra kesiklerin üzerine yeniden yerleştirilen kupalarda toplanan kirli kan da, hastanın derisinden temizlenerek rahatlaması sağlanmaktadır. Terapi sonrasında hastanın derisine atılan çizikler çok kısa sürede iyileşme gösterirken, kirli kanın vücuttan dışarıya boşaltılması sayesinde de hastanın baş ağrıları giderilebilmektedir.
Hacamat Baş Ağrısını Nasıl İyileştirir?
Baş ağrısı ve hacamat terapisi sayesinde derinin altında birikmiş olan atıl durumundaki toksik kan alınmakta ve kan dolaşımı yeniden eski hızına kavuşturulmaktadır. Düzenli aralıklarla yaptırılabilecek olan hacamat terapisi ile baş ağrısı gibi insana hayatı zehir eden pek çok rahatsızlık kolaylıkla iyileştirilebilmektedir.
Migren Hacamat
Migren hacamat sayesinde artık tedavi edilebilmektedir. Migren, önceki yıllarda klasik bir baş ağrısı olarak kabul edilmekte iken, artık günümüzde beyin merkezli nörolojik bir vaka olarak kabul edilmektedir. Migren hastalarının hayat kalitesi oldukça düşüktür ve sosyal hayat içerisinde dahi bulunmak bazen onlar için oldukça zordur. Sebebinin tam olarak tespit edilememesi nedeniyle tedavisi de zordur. Daha çok beyin damarları ve sinir iletimindeki kimyasal maddelerdeki değişikliklerden kaynaklandığı kabul edilmektedir. Önerilen ilaçlar ise sadece ağrının şiddetini azaltmakta etkilidir. Belki ağrıyı geçiriyor ya da yavaşlatıyor ama bir sonraki migren atağı tetiklenmek üzere sizi bekliyor. Ama baş bölgesinden yapılan 3 seanslık bir hacamat migreni neredeyse tamamen ortadan kaldırıyor.
Baş ağrısı, migren ve sinüzit: Kulak arkası, kâhil, sırt ve omuz başlarından yapılan uygulanır.
Kafadan hacamat olmak;
- Delilik,
- cüzzam,
- Gece körlüğü,
- Alaca,
- Baş ağrısı,
- Diş,
- Göz,
- Kulak gibi hastalıklara ve daha birçok hastalığa şifadır.
Özet: Kan dolaşımı, Kafa Hacamatından sonra düzeldiği için psikoloji rahatlar, hacimsel olarak beyindeki basınç azalır, kişi başının çok hafiflediğini, yorgunluğunun gittiğini ve dinlendiğini ifade eder. Kafa Hacamatı olan bazı hastalarımız kafa hacamatından sonraki ilk uyku sonrası başındaki bütün fazlalıklarının gittiğini ve hayatında ilk defa bu kadar dinlenerek uykudan kalktıklarını ifade etmişlerdir.
Kafa hacamatından sonraki ortak sözlerin bazıları şöyledir;
”Gözüm açıldı, görmem netleşti”
”Kafamdaki fazlalıkları boşalmış gibi hissediyorum”
”Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi rahatladım”
”Artık kolay kolay sinirlenmiyorum üzerime bir sükûnet geldi, dinginleştim. Ailem bu konuda çok değiştiğimi söylüyor”
”Okuduğumu eskisinden daha kolay anlıyorum”
”Bir konuyu sakin bir şekilde ele alabiliyorum”
”Daha uzun süre ders çalışabiliyorum, kitap okuyabiliyorum”
Hacamat hakkında da pek çok da hadisi şerifi bulunmaktadır. Bunlardan bir kaçını paylaşmak gerekirse eğer:
Müslim: İbnu Abbas der ki: “Resulullah (sav) Mi`rac gecesinde, hangi melek cemaatine rastladıysa; “hacamat olmaya devam et! Ümmetine de hacamat olmalarını emret!” derlerdi.”
Buhari: Hz. Peygamber (s.a.s) bizzat kendisi Ebû Taybe adında bir Haccâm’a hacamat yaptırmış ve başından kan aldırıp haccâma ücretini ödemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kan aldırma yollarının en güzeli hacamattır. (yahut hacamat sizin en iyi tedavi yollarınızdır)
İbn Mace: “Hacamat olmak aç karnına daha faydalıdır. Hacamat olmak aklı ve hıfzetme (ezberleme) gücünü arttırır. Hâfız olanın da hıfzetmek kabiliyetini kuvvetlendirir. Artık kim hacamat olmak isterse Allah’ın ismini anarak perşembe günü hacamat olsun.”
ÇOCUKLARA HACAMAT YAPILIR MI?
Çocuklar için hacamat alt sınırı teorik olarak 2 yaş olarak belirlense de Malezya Endonezya gibi Müslüman ülkelerde 45 günlük bebeklere dahi uygulandığı ve hacamat yapılan bebeklerde akıtılan 2-3 damla kan dahi gece ağlama ve huysuzluk kalktığını ve daha rahat uyuduklarını belirten aileler çoktur. Hacamatın en fazla fayda gösteren ve tesir edeni çocuklara yapılanıdır. İran’da kermenşah tıp fakültesinde 1 Yaş üzeri 10 yaş altı 4 bin denekten Üç bin çocuğa yapılmış hacamattan yola çıkan araştırmalar şu sonuçları ortaya koymuştur; diğer 1,000 çocuk hacamat yapılmamış aradaki fark şöyle gözlemlenmiştir.
- Hacamat yaptırdıktan sonra çocuklar çok daha az soğuk algınlığına ve gribal enfeksiyon hastalıklarına yakalanıyor ve bağışıklık sistemleri güçleniyor. Bu yetişkinler içinde geçerlidir.
- Huysuzluk, hareket bozuklukları, asabiyet, agresif ve ters hareketleri en aza inmektedir.
- Hızlı büyüme, boy ve kilo artışı çocuklarda görülmektedir.
- Yemeğe karşı iştahları artar.
- Çocuklarda ve ergenlerde konsantrasyonları artırıp, öğrenmeleri, zekâları ve hafızaları güçlenir.
- Ergenlikte cinsel yönden buluğa erme buhranını daha müteadil kılar ve sakin bir şekilde seyretmesini sağlar.
- Daha güzel ve mutlu bir yüz, cilt ve saç kazandırır.
- En önemlisi ailelerin sürekli şikâyet ettiği ne verirsen beğenmeme veya huysuzluk diye tabir edilen sürekli mutsuz çocuklarda çok tesirlidir.
- Kafadan ve kulak arkasından hacamat olan çocuklarda yaşıtlarına göre derse olan ilgileri ve öğrenme hızında çok artış gözlenmiştir.
- Kardeşleri kıskanma veya oyuncakları paylaşmama gibi huysuzluklar tamamen kalktığı gözlemlenmiş, yaşlarına göre daha olgun tavırlar sergiledikleri görülmüştür.
- Altına ıslatma problemleri olan çocuklarda %92 oranında başarı gözlemlenmiştir. Bunlardan %83 oranı tamamen altına ıslatmayı bırakmış, küçük bir oran ise çok az veya nadiren ıslatma huyu kalmıştır. Hacamat tek başına çocuklarda takriben 43 hastalığı kesin tedavi eder. (Bu hastalıklardan bazılarının henüz kesin tedavisi bulunamamıştır). Örneğin: sinüzit, alerji, iştahsızlık, gece altını ıslatma, boy kısalığı ve surattaki sivilceler gibi.
Hacamat Tedavisi Nasıl Yapılır?
Hacamat, zor gibi gözükse de, aslında çok basit bir işlemdir. Fakat bilinmesi gereken çok önemli bir şey vardır ki hacamat, mutlaka işinde uzman Haccamlar tarafından yapılmalıdır. Aksi takdirde, vücuda zararlı bir işlem haline gelebilir. Bunun için yaptırılacak kişiler araştırılmalıdır. Nasıl ki ameliyat olunmadan önce, doktor araştırılıyorsa hacamatta da bunun gibi araştırma yapılması gerekir.
Hacamat yapılacak mekânın, mikroplardan arındırılmış ve temizlenmiş olması gereklidir.
Hacamat yapmakta kullanılacak eşyaların, temiz ve kullanılmamış olması gerekir. Kişilerin, başka kişilerden mikrop ve hastalık bulaşmaması için bu işlem kesinlikle düzgün bir şekilde yapılmalıdır.
Hacamat tedavisi bir vakumlama işlemidir. Hacamatta bu vakumlama işlemi kupa kullanılarak uygulanır. Kupa vücuda tutulur ve vakumla işlemi başlar. Yeteri kadar beklendikten sonra, kupa çekilerek, vakumlanan yere ufak kesikler atılır. Tekrar kupa kesiklerin atıldığı yere takılır. Kesiklerden kan akması beklenir. Burada belli teknikler vardır, bu sebeple hacamat, eğitim almayan kişiler tarafından yapılmamalıdır. Kan belli miktarda akıtıldıktan sonra, uygulanan bölge temizlenir, kupalar çekilir ve işlem tamamlanır. Ufak kesikler de olsa, işlemin uygulandığı yerlerin temiz tutulması gerekir. Hacamat, bir işlemde birden fazla yerde kullanılabilir. Ayrıca, hacamat yaptırıldıktan sonra, hafif yiyecekler tüketilmesi gerekir. Hacamat uygulanan yerdeki izler, birkaç gün geçmeyecektir. Özellikle görünen baş gibi bölgelere hacamat yapılacaksa, birkaç günlük izin alınması, uygun olabilir.
SÜLÜK TEDAVİSİ (HİRUDO TERAPİ)
SÜLÜK TEDAVİSİ (HİRUDO TERAPİ)
Sülükler, özellikle de tıbbi sülükler, vücuttaki fazla ve pis kanı dışarıya çıkarmak için çok uzun yıllar öncesinden beri kullanılmışlardır. XIX. yüzyılda Fransa’da, hastalıkların çoğu sülükle tedavi edilmekteydi. Bu iş için özel çiftliklerde, binlerce sülük yetiştirilirdi. Yapıştığı yerden koparılması hatalıdır. Yanan bir kibrit etrafında gezdirilir veya sırtına sönmüş sıcak kibrit çöpü bastırılırsa kendiliğinden düşer. İnsanın ağzına kaçarsa, tuzlu veya sirkeli su içilmelidir. Tıbbi uygulamalarda kullanılan tıbbi sülük “hirudo medicinalis” dir.
Tıbbi sülüğün baş kısmında, gözleri bulunmaktadır. Ağız yapısında üç çenesi, yutağın etrafında tükürük bezleri mevcuttur. Tükürük bezleri, besin olarak alınan canlının kanının pıhtılaşmasını önleyen, hirudin salgısı içerir. Keskin çenelerinin yardımıyla, derinin 1,5 mm derinliği boyunca ısırabilirler. Emdiği kan hacmi, yaklaşık 5-15 ml’dir. Isırdığı yerden ayrıldıktan sonra ısırdığı bölgede (yaklaşık olarak 3 – 24 saat) kanama olabilir.
Bir tedavi seansında, çoğunlukla bireylere 5 ile 12 adet tıbbi sülük uygulamaktadırlar. Sülükle tedavinin Latince ismi, hirudoterapidir. Sülükler binlerce yıldır, tedavi edici amaç için kullanılmıştır. Mısırlı firavunların, sülükleri tedavilerde kullandıkları da saptanmıştır. Daha sonra Hipokrat’ın yetiştirdiği doktorlardan, Galenus Avitsenna‘nın sülüklerin yardımıyla, hastaların acılarını dindirdiği bilinmektedir. Orta çağ döneminde Avrupa’da sülükler, birçok hastalığın tedavisi için uygulanmış ve resmi olarak kullanılması onaylanmıştır.
Sülükle tedavi Osmanlı İmparatorluğu’nda da kullanılmıştır. Sülükler günümüzde kullanılan birtakım ilaçlar için oldukça önemli bir yeri olan hammaddedir. Kalp ve kolesterol ilaçlarının ve birçok cilt hastalığına iyi gelen ve cilde tazelik veren ilaçların yapımında sıkça kullanılmaktadır. Aynı özellikleri taşıyan salyangozun ve sümüklü böceklerin salgılarıyla beraber büyük bir pazarın parçasını oluşturur.
Hirudoterapi özellikle, XVIII. yüzyılı sonuna doğru ve XIX. yüzyılın yarısına doğru yaygın olarak uygulanmıştır. Ancak, o zaman doktorlar, sülüklerin tıpta kullanılmalarına çok önem verdiler. Doktorlar birçok hastalıklarda sülükleri kullanıp, yaklaşık olarak 200 kadar hastalığı iyileştirdiler.
Hirudoterapiye duyulan bu ilginin vurgulanması övgü değildir, sadece insan sağlığı yönünde tedbirli ve mantıklı bir davranışın işaretidir. Hirudoterapinin tedavi edici etkisi, çeşitli etkiler gösterir. Bunlardan bazılarını sıralayacak olursak; Organların işleyiş biçimi, refleks sistemi ve biyolojik etkileri. Sülükler, genellikle hastanın derisinde refleks hareketi meydana getiren noktalara uygulanır.
Sülükler, ısırdığı noktadaki mekanizmayı harekete geçirir ve kan akışının sağlanmasında oldukça başarılıdır. İkinci olarak, daha sonra sülüğün ısırdığı bölgede, bir süre kan akışı meydana gelir. Ve üçüncü olarak kan emilirken, içinde 100 ‘den fazla enzimin bulunduğu salyasını, yumuşak bir hareketle insan vücuduna salgılar. Vücudun içinde birikip atılamayan sıvıları (irin, iltihap vb.) çeker insan organizmasını düzenler.
TIBBİ SÜLÜK SALYASINDAKİ MADDELER
- Hirudin
- Destabilase
- Hirustasin
- Bdellins
- Hyaluronidase
- Tryptase inhibitör
- Eglins
- Factor Xa inhibitör
- Complement inhibitors
- Carboxypeptidase A inhibitors
- Histaminelike substances
- Acetylcholine
- Anesthetics subsctance
- Ayrıca sülüğün salyası, bakterilere karşı koyucu, anti bakteriyel özelliğe sahiptir.
TIBBİ SÜLÜĞÜN KULLANILDIĞI ALANLAR
- Kardiyoloji
- Pnömoloji
- Gastroenteroloji
- Endokrinoloji
- Jinekoloji
- Üroloji
- Göz
- İmmünoloji
- Ve Diğerleri
TIBBİ SÜLÜĞÜN İNSANA FAYDALARI
- Pıhtıların çözülmesini sağlar.
- Hipoksiyi düzenler.
- Kandaki oksijen miktarını arttırır.
- Düşük tansiyon (normale çevirir).
- Yüksek tansiyonu düzenler.
- İltihaplı yaraların tedavi sürecini hızlandırır.
- Damarlardaki kan dolaşımını düzenler.
- Yağların eritilmesini sağlar.
- Nabız, sinir ve kasları düzenler.
- Genel refleksi düzenler.
- Damar duvarlarını düzenler.
- Antibakteriyel koruyucudur.
- Bağışıklık sistemini güçlendirir.
- Ağrı kesici özelliğe sahiptir.
Sülük Tedavisinin Tarihçesi
Sülük Tedavisinin Tarihçesi
Sülükle tedavi anlamına gelen Hirudoterapi, antik çağlardan beri hekimler tarafından tedavi aracı olarak kullanılmıştır. Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar MÖ. 15. yüzyılda yaşamış Babil’li hekimlere kadar gitmektedir. Yine MÖ. 3. yüzyılda Mısır hekimlerinin vazgeçilmez tedavi yöntemleri arasında yer aldığı bilinmektedir. Ayrıca MÖ. 2. yüzyılda Ege kıyılarında yaşamış olan hekim Nikandros, MS. 1. yüzyılda Yunan hekim Pliniy ve MS. 2. yüzyılda yaşamış olan Galen sülük tedavisi uygulamışlardır. İbn-i Sina’nın kitaplarında da sülük tedavisi yerini almıştır. Ne var ki, 20. yüzyılda doğadan elini çeken insanlık sülük tedavisini unutmuştur. Amerikalı araştırmacı Roy Sawyer sülüklerin potansiyel tedavi edici etkilerini ortaya koyup dünyanın ilk modern sülük üretim çiftliğini (Biopharm – İngiltere) kurmakla, sülüğün tıbbi kullanımı günümüzde tekrar hatırlanmıştır.
Günümüzde Sülük Tedavisi
Günümüzde sülük tedavisi biyolojik etkileri açısından “benzeri olmayan” bir tedavi yöntemi olarak nitelendirilmektedir. Almanya’da 300′ü aşkın Hirudoterapi Kliniği vardır. Hirudo Medicinalis, Alman Tıbbi İlaçlar Kanunu’nun (TİK) 2.Maddesinin 1.bendi gereği ilaç olarak kabul edilmiştir. Daha sonra ilave edilen 4.madde ile de hazır tıbbi ilaç olarak tanımlanmıştır. Bunun, uygulama olarak, enjektöre çekilen ilaçtan farkı , ‘’ bu ilacın enjeksiyon şeklinde bizim tarafımızdan değil, Hirudo Medicinalis adı verilen canlının ağzından bizzat verilmesidir “. Sadece Avrupa yılda 100 milyon sülük kullanmaktadır. Amerika’da sülük tedavisi uygulayan hekimlerin kurduğu derneğin 1000′den fazla üyesi vardır ve 2004′ de Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) sülük tedavisini akredite etmiş ve Avrupa’daki gibi eczanelerde satılmasına izin vermiştir.
Sülük; Sülükgiller (hirudinidae) familyasındandır ve halkalı solucanların bir altsınıfıdır. Kan emen ve bu kanla beslenen bir canlıdır. Her iki ucunda, kan emen vantuzlar bulunur.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Çoğunun boyu 10-20 cm arasında olmakla beraber, 75 cm boyunda olanları da vardır. Kan emen, halkalı solucanlar sınıfındandır. Uzun süre açlığa dayanırlar. Vücutları, 34 adet halkadan meydana gelmiştir. Gövdelerinin üzeri, ince bir kutikula ile örtülüdür. Vücutlarında kıl bulunmaz. Yassı vücutlarının her iki ucunda birer çekmen (vantuz) bulunur. Arka çekmen daha büyüktür. Sularda yılansı hareketlerle yüzer, vantuzlarıyla da tırtıl gibi, adım atarak yer değiştirirler. Dış derileri fazla kıvrımlı olduğundan, çok halkalı görülürler. Genellikle koyu, yeşilimtırak renklidirler.
YAŞAM ALANLARI
Tatlı sularda, denizlerde ve rutubetli topraklarda sıklıkla rastlanırlar. Yaşam alanları, havanın nemine ve yağış durumuna göre belirlenmiştir. Kurak alanlarda özellikle de çöllerde bu özelliğinden dolayı yaşayamazlar.
YAŞAM SÜRESİ
20-27 yıl arasında yaşayan sülükler vardır. Bu yaşam süresi, böcekler arasında oldukça uzun sayılabilecek boyuttadır.
TÜRLERİ
300’den fazla türü vardır. Tıp sülüğü (hirudo medicinalis) iyi bilinen ve tanınan, kan emilmesi yöntemiyle, tedavi amaçlı kullanılan türdür.
BESLENME
300’e yakın çeşidi bilinmektedir. Bunlardan ancak birkaç tanesi etçil olup, küçük kurt, salyangoz ve böcek larvalarıyla geçinirler. Çoğunluk ise kaplumbağaların, balıkların ve memelilerin dış derilerine yapışarak kan emerler. Her defasında kendi ağırlığının 8 katı, kan emebilirler. Kan emmiş bir sülük, bir yıla yakın açlığa dayanabilir. Bazı türlerin ağızlarında, küçük keskin dişler bulunur. Bir canlıya yapıştığı zaman, tükürüğünde bulunan kanın pıhtılaştırmasını önleyici bir madde salgılar.
Bu maddeyle, kanın vücudunun içinde de sıvı kalmasını sağlar. Emilen kan, kursakta birikir ve sülük şişer. Kursak, vücudun büyük bir kısmını meydana getirir. Kan emen bir sülük, 20 dakika içinde şişer. Vücuttan ayrıldıktan sonra bile, bir müddet yaradan kan sızmaya devam eder. Sülüklerin kursağında, sindirimi kolaylaştıran bakteriler bulunur. Bu bakterileri, ağızlarından çıkardıkları iplikçiklerle, yavrularının kursaklarına aktarırlar.
SÜLÜK TEDAVİSİNDE UYGULANMASI SAKINCALI OLAN HASTALIKLAR VAR MI?
Sülük tedavisi uygulamasında dikkat edilmesi gereken noktaların başında hastanın anemi (kansızlık) sorununun olmaması, kanı sulandırıcı ilaç kullanmıyor olması, pıhtılaşmaya engel bir hastalığının bulunmaması ve vücudunda aktif bir kanama odağının bulunmaması son bir ay içinde mide-barsak kanaması gibi bir hastalık geçirilmiş olması, cerrahi işlemlerin öncesi ve sonrası ayrıca diyalize girmekte olan hastaların vital bulguları çok değişken olduğundan Sülük Tedavisi uygulanmaz. Gebelerde ve emziren annelerde, kontrolsüz diyabet hastalığı veya kalp yetmezliği olanlarda da sülük tedavisi uygulanmaz.
Tedaviden sonra nelere dikkat etmem gerekir?
Tedaviden sonra hastanın istirahat etmesi, çok sıcak yada çok soğuk ortamlardan kaçınması, kanı sulandırıcı ilaç kullanmaması ve bol sıvı alması gerekmektedir.
TEDAVİ EDİCİ ÖZELLİKLERİNDEN BAZILARI
TEDAVİ EDİCİ ÖZELLİKLERİNDEN BAZILARI
Hasta ve yara şekilleri ne olursa olsun Tıbbi Sülükler doğal iç güdüleri ve vücutlarında barındırdıkları enzimleri birleştirerek uyguladıkları tedavilerde aklınıza gelebilecek bir çok vakada başarılı sonuçlar elde etmektedirler. Sülük tedavisinin faydalı olduğu bazı alanlar…
- Migren ve her türlü Baş Ağrısı, Göz hastalıkları
- İktidarsızlık, Cinsel güç arttırıcı etki ( Afrodizyak )
- Üreme organı rahatsızlıkları ve Kısırlık
- Varis
- Sivilce, İrin, Egzema, Sedef
- Epilepsi çeşitleri
- Kulak hastalıkları
- Yüksek tansiyon
- Romatizmal hastalıklar
- Kalp ve Damar hastalıkları
- Felç, Kısmi felç
- Kollestrol
- Troid ‘e bağlı şişmanlık
- Hormonel bozukluklar ve buna bağlı şişmanlık
- Astım ve Bronşial hastalıklar
- Kangren, Yanık vakaları,
- Hemoroid (Bagsur), İyileşmeyen yaralar ve Ameliyat izleri
- Ve daha bir çok hastalıkta kullanılmaktadır…
SÜLÜĞÜN SALGILADIĞI ENZİMLERDEN BAZILARI
- Kanın pıhtılaşmasını engelleyici (Hirudin )
- Pıhtılaşmasını engelleyici (Antiagregan)
- Oluşmuş pıhtıyı eritici (Fibrinolitik)
- Ağrı kesici (Analjezik-Antiromatizmal)
- Mikrop öldürücü (Antibakteriyel)
- Tansiyon dengeleyici (Antihipertansif)
- Kas gevşetici (Miyorelaksan)
- Bağışıklık sistemini düzenleyici (İmmun modulatör)
- Stres giderici (Anksiyolitik) etkilere sahiptir.
SÜLÜK HANGİ HASTALIKLARDA KULLANILIYOR?
Sülük tedavisinin çok başarılı olduğu sayısız hastalık vardır. Bunların bir kısmını başlıklar halinde sıralayalım: -Varisler, venöz yetmezlikler. -Diyabetik ayak yaraları, damar tıkanıklıkları. -Fibromialji, kas yaralanmaları, tendinitler. -Romatoid artrit, ankilozan spondilit gibi romatizmal hastalıklar. -Diz kireçlenmeleri ve diğer eklem kireçlenmeleri. -Bazı göz hastalıkları (Üveit, Behçet hastalığı, Makulopatiler, Sarı nokta, Diabetik retinopati, Hipertansif retinopati, Retinitis pigmentoza, Optik atrofi ve göz sinir zedelenmeleri). -Muhtelif kalp ve damar hastalıkları. -Migren, kulak çınlamaları. -Nörodejenaratif sinir sistemi hastalıkları (Epilepsi, otistik çocuklar, MS denilen multipl skleroz, motor nöron hastalıkları). -Yüz felci ve diğer felçler.
DİKKAT! BİR SÜLÜK SADECE BİR DEFA KULLANILIR
Aslında tıbbi sülük tedavisinin daha pek çok hastalıkta kullanım alanı vardır. O nedenle kullanılmadığı hastalıkları sıralamak belki daha doğru olacaktır. Kansızlıklarda, hemofili gibi kan pıhtılaşma problemlerinde, aktif kanamalı hastalarda, kan sulandırıcı ilaç kullananlarda, gebelikte ve emzirme dönemlerinde sülük tedavisi uygulanamaz. Yine herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekir ki bir sülük sadece bir defa kullanılır ve hastalar arasında sülük alışverişi asla yapılamaz. Ayrıca bu konuda hijyenik kurallara itinayla dikkat edilmelidir.
Şu hadis-i şerifi de asla unutmamalıyız: “SÜLÜK TEDAVİSİ BİR ŞİFA KAYNAĞIDIR.” Bu hadis-i şerifin kaynakları da şunlardır: 1- Nihaye 3/290; Harbi 3/1217, 1221; Kübra 9/346; E.Davud Merasil s.182; F.Kadir 3/495; E.Nuaym vr.35b 72a.; İ.Ebi Şeybe 6/424. 2- Bağdadi s.83-84. 3- Kayyim s.354-55.
SÜLÜK TEDAVİSİ
Hadis-i şerifte şifa kaynağı olarak gösterilen ve batı literatüründe de yerini alan sülükle tedavi (hirudoterapi), birçok hastalığın tedavisinde mucizevi sonuçlar veriyor. Varisten diyabetik yaralara, yüz felcine kadar birçok hastalık için faydalı
“Hayvanların doktoru” olarak veya Anadolu’da “kara hekim” ve yine Tatar Türklerinde “dualı hayvan” gibi isimlerle anılan tıbbi sülük, eski İngilizce’deki “leace”, yani “tabip” kelimesinden de türetilerek Hirudoterapi veya Leech Therapy olarak batı literatüründe yerini almış ve son 50 yılda pek çok araştırmaya konu edilmiştir. Alman Sağlık Kanunu’nun 2. ve 4. maddelerine göre tıbbi sülük “hazır bir ilaç” olarak kabul edilmiş olup, pek çok hastalığın tedavisinde mucizevi sonuçlar veren bir sağlık enstrümanı olarak aktif bir şekilde kullanılmaktadır.
Tıbbi sülükler sanıldığı gibi kirli kanı emerek tedavi yapmazlar. Tedavi edici özellik kanın alınmasında değil emilirken vücuda verilen salgıdadır.
Sülükle tedavi anlamına gelen Hirudoterapi, antik çağlardan beri hekimler tarafından tedavi aracı olarak kullanılmıştır. Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar MÖ. 15. yüzyılda yaşamış Babil’li hekimlere kadar gitmektedir. Yine MÖ. 3. yüzyılda Mısır hekimlerinin vazgeçilmez tedavi yöntemleri arasında yer aldığı bilinmektedir. Ayrıca MÖ. 2. yüzyılda Ege kıyılarında yaşamış olan hekim Nikandros, MS. 1. yüzyılda Yunan hekim Pliniy ve MS. 2. yüzyılda yaşamış olan Galen sülük tedavisi uygulamışlardır. İbn-i Sina’nın kitaplarında da sülük tedavisi yerini almıştır. Ne var ki, 20. yüzyılda doğadan elini çeken insanlık sülük tedavisini unutmuştur. Amerikalı araştırmacı Roy Sawyer sülüklerin potansiyel tedavi edici etkilerini ortaya koyup dünyanın ilk modern sülük üretim çiftliğini (Biopharm – İngiltere) kurmakla, sülüğün tıbbi kullanımı günümüzde tekrar hatırlanmıştır.
Günümüzde Sülük Tedavisi
Günümüzde sülük tedavisi biyolojik etkileri açısından “benzeri olmayan” bir tedavi yöntemi olarak nitelendirilmektedir. Almanya’da 300′ü aşkın Hirudoterapi Kliniği vardır. Hirudo Medicinalis, Alman Tıbbi İlaçlar Kanunu’nun (TİK) 2.Maddesinin 1.bendi gereği ilaç olarak kabul edilmiştir. Daha sonra ilave edilen 4.madde ile de hazır tıbbi ilaç olarak tanımlanmıştır. Bunun, uygulama olarak ,enjektöre çekilen ilaçtan farkı , ‘’ bu ilacın enjeksiyon şeklinde bizim tarafımızdan değil, Hirudo Medicinalis adı verilen canlının ağzından bizzat verilmesidir “. Sadece Avrupa yılda 100 milyon sülük kullanmaktadır. Amerika’da sülük tedavisi uygulayan hekimlerin kurduğu derneğin 1000′den fazla üyesi vardır ve 2004′ de Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) sülük tedavisini akredite etmiş ve Avrupa’daki gibi eczanelerde satılmasına izin vermiştir.
Hacamatla İlgili Merak Edilenler
- Hacamat ne için aç karnına yapılır?
İnsan aç iken kandaki toplam yağ ve şeker oranı ve kan içerisinde bulunan toksik maddeler düşük düzeyde bulunur. Aç halde iken kalp, karaciğer ve böbrekler daha aktif çalışır. Başka bir ifade ile yemek sonrası insan vücudunda bulunan kanın yarısı(Toplam kan miktarı 6-7 lt.’dir) sindirim ile uğraşır. Beyin ve kalbe fazla kan gitmesi azalır. Bu halde hacamat yapılırsa beyne, kalbe ve diğer hayati organlara giden kan miktarı iyice azaldığından felç, enfarktüs ve başka kalıcı rahatsızlıkların oluşmasına sebep olabilir.
- Hacamat olursam canım acır mı?
Hayır, hacamat dışardan bakıldığında sanki çok korkulacak bir şeymiş gibi gibi gelse de aksine acısı olmayan bir tedavi yöntemidir bunu yakınlarınızdan yaptıran varsa sorabilirsiniz veya yaptırıp kendinizde görebilirsiniz.
- Hacamatın yan etkileri nelerdir?
Hacamatın hiç bir yan etkisi yoktur. Buradan detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.
- Hacamat yaptıracağım yaptırmadan önce ne yapmam gerekli?
Hacamat yaptırmadan önce fazla yemek yememiş olmanız gereklidir ne çok aç ne de çok fazla tok olmanız gereklidir. Örneğin saat öğlen 13′de hacamat yaptıracaksanız saat 11′de kahvaltınızı bitirmiş olmalısınız.
- Hacamat psikolojik rahatsızlıklara da iyi gelir mi?
3-4 seansta ruhen rahatlandığı hissedilecektir.
- Migren ve baş ağrısı hacamatla geçer mi?
Bu şikâyetle gelen hastaların % 90′nda başarı sağlanmıştır.
- Panik atağa hacamat iyi gelir mi?
İlk seansta % 50 başarı sağlanırken, iyileşme sürecini takip edilerek 2 veya 3 seansta % 100 başarı elde edilmektedir.
- Hacamat bağışıklık sistemini güçlendirir mi?
Hacamat muazzam derecede bağışıklık sistemini güçlendirmekte öyleki hacamatı vücudun ilgili noktalarına yapılınca vücut birden bire bir harekete geçip muazzam bir derecede çökmüş olan bağışıklık sistemini tekrardan harekete geçirmektedir.
- Hacamat vesvese takıntı ve büyü gibi rahatsızlıklara faydası olur mu?
Evet, faydası vardır. Bazı âlimler baştan yapılan hacamatın 50 yıllık kökleşmiş olan sihir büyü gibi şeyleri def edildiği söylenmektedir.
- Kas ağrılarına hacamat iyi gelir mi?
Kas ağrılarının hepsini % de 100 lük bir oranla ilk seansta hacamat tedavisiyle iyileşmektedir. Bunun etkisini daha yapılır yapılmaz hissedebilirsiniz.
- Eklem ağrıları ve romatizmalara hacamat iyi gelir mi?
Eklem ağrıları ve romatizmal hastalıklarda hacamatın etkileri şaşırılacak kadar etkilidir. Fakat yaşı 70′ten yukarı olanlarda etkisi azalmaktadır.
- Sinüzit ve migren hastalarında hacamat nasıl bir sonuç vermektedir?
Evet, hacamatla sinüzit ve migren hastalıkları olsun çok iyi sonuçlar alınmaktadır ki bazılarında % 50 ve % 100 başarı gibi kişiye göre değişmektedir ve hastalığın derecesine göre değişmektedir sinüzit ve migrende ilk seansta etkilere görülmektedir ama 2 ve daha sonraki seanslarda çok daha iyi sonuçlar alınmaktadır.
- Normal kan vermekle hacamatın arasındaki fark nedir?
Normal kan vermek atar damar ve toplardamarlardan gerçekleşmektedir. Bu işlem sadece oradan akan kan akışını temizlemektedir ama hacamatla yapılan işlem çok farklıdır. Hacamat kılcal damarlardan yapılmaktadır. Damarlarımız şöyle düşünürsek atar damar bir otoban gibi toplardamarda cadde gibidir ama kılcal damarlar çok dar sokaklar gibidir yani burada kan çok fazla hareket etmemektedir. Bu netice itibari ile oradaki kanlar işlemini yitirmekte ve kılcal damarlardaki kan hücreleri ölmektedir. İngiliz kraliyet ailesi hastanesinin yapmış olduğu bir açıklamaya göre hastalıkların % 80 lik bir kısmı kılcal damarlardaki kan hücrelerinin işlevlerini yitirmiş olmalarındandır denilmektedir.
- Hacamat hangi sıklıkla yapılmalıdır?
Hacamat seansları süresince bir ay içerisinde ayda 1 kez olmak üzere 7 seans yaptırılabilir. Yani 7 seans için ayda bir kez olmak üzere 7 ay devam ettirilebilir. Sonra hacamat aralığı yavaş yavaş 2 ve 3′er ay aralığına uzatılmalıdır